Atakum Masaj Salonu Hizmeti Ebru

Atakum Masaj Salonu

Atakum Masaj Salonu  Jack, sahilın ta uzaklarında, birkaç çocuğun önünde

duruyordu. Pırıl pırıl bir mutluluk içindeydi.

“Avcılık” dedi.

Dikkatle baktı bu küçük gruba. Her birinin başlangıcında, siyah

şapkalar vardı. Terbiyeli ve çekingen tavırlarla iki sıraydılar.

Yüzyıllarca önceki melekler şeklinde şarkı söylerlerdi.

“Ava gideceğiz. Şef ben olacağım.”

Çocuklar, evet dercesine adım atarını salladılar; bunalım kolayca

atlatıldı.

“Gelelim canavara…”

Çocuklar kıpırdadılar, ormana baktılar.

“Şunu söylüyorum: Canavara aldırmayacağız.”

Jack, çocuklara başını salladı:

“Canavarı unutacağız.”

“Doğru!”

“Evet.”

“Unutalım canavarı!”

Jack, bunu coşkuyla benimsemelerine şaştıysa bile, belli

etmedi:

Atakum Masaj Salonu

“Bir şey daha var. O denli çok düş görmeyiz burada.

Adanın ucuna yakın burası.”

Avcılar, kişisel yaşantılarının ta derinlerinden gelen bir

tutkuyla bunu onayladılar.

“Şimdi dinleyin. Bir ihtimal Kaya Kale’ye gideriz daha sonraları.

Fakat şimdi birkaç büyüğü daha yanıma alacağım;

denizkabuğundan filan koparacağım onları. Domuz öldürüp

bir şölen vereceğiz.”

Durakladı ve daha ağır ağır mevzuşmaya başladı:

“Gelelim canavara. Öldürünce, öldürdüğümüzün bir

parçasını canavara bırakacağız. O zaman bir ihtimal zarar vermez

bize.”

Jack, birdenbire ayağa kalktı:

“Şimdi ormana gidip avlanacağız.”

Jack, çocuklara sırtını çevirdi; koşarak uzaklaştı. Bir dakika

sonrasında uslu uslu Jack’ın arkasından gittiler onlar da.

Ormanın içine dağılırken sinirliydiler. Jack, domuzların

geçtiğini gösteren, sökülmüş darmadağın kökleri derhal

buldu. Çok geçmeden domuzun peşine düştüler. Jack, öteki

avcıların gürültü etmemeleri için bir işaret verdi, tek başına

ilerledi. Mutluydu. Ormanın nemli karanlığını, rahat ve eski

bir giysi benzer biçimde sırtına geçirmişti. Usulcacık bir yamaçtan inerek

deniz kıyısına, dağınık ağaçların bulunmuş olduğu kayalık bir yere

vardı.

Domuzlar, şişkin yağ tulumları gibi orada yatıyor, ağaçların

altındaki gölgeliğin keyfini sürüyorlardı şehvetle. Esinti

olmadığı için tedirgin değildiler. Jack, gölgeler kadar sessiz

olmayı öğrenmişti artık. Usulcacık uzaklaşıp, gizlenenavcıların ne yapacaklarını söyledi. Sessiz, sıcak havada

terleyerek, ağır ağır ilerlediler. Ağaçların altında, bir dişi

domuzun kulağı tembel tembel oynuyordu: Analığın derin

mutluluğu içinde, ötekilerden biraz uzakta, sürünün en irisi

yatmaktaydı. Kara ve pembeydi. Karnından sarkan kocaman

memelere, bir sıra domuz yavrusu yapışmıştı; uyuyorlar,

başlarını memeye sokuyorlar, ciyak ciyak bağlarırıyorlardı.

Sürüye on beş yarda yaklaşınca, Jack durdu. Uzanan kolu,

dişi domuzu gösterdi. Hepimiz anladı mı diye, arkasına baktı

bir sual sorarcasına. Öteki çocuklar başlarını salladılar. Bir

sıra kol, arkaya doğru gitti.