Atakum Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

Atakum Mutlu Sonlu Masöz

Bu kitap hâlâ Lesje’da duruyor. Onu tam anlamıyla çalmış sayılmaz. Bir tek, kitaplığa gidip yenilemeyi onlarca defa unuttuğu bir gerçek. Sonucunda kü tü phanecinin iğneleyici sö zleri karşısında o kadar utandı ki, gerçek dışı söyledi. “Kitabı yitirdim” dedi. (Yitik Dünya yitmişti. Göl ay aydınlığında ışıldıyor. Ta uzakta, bir sığlıkta esrarlı, beyaz bir şey Atakum Mutlu Sonlu Masöz çırpınıyor. William gene kü rdanıyla oynuyor. Lesje dikkat etmiyor. William ondan minimum yirmi puan ileride. William, “Sıra sende” diyor. Yanakları memnunluktan pespembe.

Lesje, “On beş iki” diyor. William, “İkinci yenilgin” diyerek onu avutuyor. Telefon çalıyor. Lesje yerinden sıçrıyor, karo valesi elinden yere dü şü yor. “Sen bakar mısın, William?” diyor. Arayanın yine yanlış–numara–adamı olduğundan kuşkulanıyor. Şu anda tekdüze bir seranat dinleyecek bir ruh hali içinde değil. William, şaşkın şaşkın, “Telefon sana” diyor. Lesje geri dönünce de, “Kimdi arayan?” diye soruyor. Lesje, “Elizabeth’in kocası” diye yanıtlıyor.

“Kim dedin, kim?” Lesje, “Evet, ta kendisi” diyor, “Elizabeth’in kocası. Onunla geçen yılki Noel toplantısında tanışmıştın. Elizabeth’i anımsıyorsun, değil mi? Hani şu heykel gibi hanım? Hani…” William, “A, evet” diyor. William kendi kanını gö rmeye bile dayanamaz. Onun için, Chris’in öyküsünü dinlemeye hiç gönlü yok. “Ne istiyormuş?” Lesje, “emin değilim” diyor. Nate koşuyor. Bisikleti karanlıkta, bir bahçe bankının yanında, arkada bir yerde duruyor. Hava serin, Nate’in yeni çimi biçilmiş yüzünde garip duygular uyandırıyor.

Atakum Mutlu Sonlu Masöz

Nate işi rahatından alarak, keyfi için koşuyor. Sokak lambalarının ışığında kurşuni gö rü nen solmaya yü z tutmuş çimenlerin, renklerini zar zor gö rebildiği ama tahmin edebildiği – turuncu, sarı, kahverengi – kuru yaprakların ü zerinden geçiyor. Bu yaprakları yeşil çö p torbalarının içine dolduruyor, kamyona yü kleyip gö tü rü yorlar şimdi. Bir zamanlar bunları tırmıkla yığınlar halinde toplayıp sokaklarda yakarlardı.

Yaprak kü melerinin ortasından tatlımsı ince bir duman tü terdi, Nate, bir bombardıman uçağı benzer biçimde sesler çıkararak sokakta başka çocuklarla beraber koşar, sonrasında engelli koşuda engel atlar benzer biçimde bir sıçrayışta yaprak kü melerinin ü stü nden atlardı. Bu yasaktı ama ö nemi yoktu, yapraklar sadece için için yanıyordu. Adamlar tırmıklarım sallayarak gözdağı verir, onları oradan sepetlerlerdi.